29 Aralık 2010 Çarşamba

Ey...!

Ey yüce dağbaşındaki kirlenmemiş, dokunulmamış, erişilmez, izsiz, ıssız, ak kar.

Ey gözümüzle bakamadığımız, bizi ısıtan, hayat veren, hiç yalnız bırakmayan, içinde volkanlar patlayan güneş.

Ey berrak olan, serinleten, susuzluğumuzu gideren, kendi yolunu belirlemiş, bizim seviyemize inen akarsu.

Ey güzelliğinle gösteriş yapan, bizi kendine bağlayıp büyüleyen, dağlara bürünmüş, durgun göl.

Ey geceleri yolumuza ışık tutan, her gün bir değişik görünen, ayda bir tam olan ve yine ayda bir bizi terk eden, gizemli ay.

Ey bütün dertlerimizi bizden üfleyip alan, bizi uçuran, görünmeden kendini hissettiren, sıcak, soğuk, şiddetli ve sakin rüzgar.

Ey sonu görünmeyen, içimizi açan, dalgalanan, bazen bizi kabul eden bazen boğan, mavisinin eşi bulunmayan deniz.

Ey içinde yeşilin sonsuz sayıda değişik tonlarını barındıran, bize nefes veren, içinde kaybolmamıza neden olan veya fırsat veren orman.

Ey damla damla bize gelip yaşam veren, bizimde nankörce kaçtığımız yağmur.

Ey bizi doyuran, koruyan, yol veren, mucizeler yaratan toprak.

Şahit olun!

B.T.