29 Aralık 2011 Perşembe

van 1977 naar 2011 en verder

Tijdens deze laatste dagen van dit jaar kijk ik nog even terug. Terug naar de 33 hiervoor. Elke periode in mijn leven overdenkend. De fasen. De tijden.

Güven

Güvenmek risk almak demektir. Başka yolu da yoktur.
Güven gücü artırır. Fakat azalırsa güvenilenin gücü de azalır. Kendinden olan gücü ile kalır.

Güven oluşturmak için zor kullanılmaz. Zorbalık ile kazanılan destek korkudan gelir. Güven hür irade ile oluşturulan bir duygudur. Güven istenmez ancak kazanılır.

B.T.

Herşey için

sevgi ve sevgili için
aile ve dost için
veli ve evlat için
nefes ve görünüm için
koku ve dokunum için
ses ve tat için
güneş ve ay için
ısı ve serinlik için
gülümseme ve gözyaşı için
özlem ve kavuşma için
vakit ve yer için
varlık ve yokluk için
kalem ve kelam için
akıl ve seçim için
imtahan ve başarı için
beden ve ruh için
şükürler olsun ya Rabb'i!

B.T.

15 Kasım 2011 Salı

Makamat-ı Erbaa

Kabe'nin etrafındaki yapılara ilginizi çekmek isterim.


merak ederseniz arama motorunuza
"Makamat-ı Erbaa"
ya da
"Mescidi Haram mezheb makam"
girin.


B.T.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Aynı şeyleri yapmak, eşit olmak?

Katılırmısınız?

Günümüzdeki* eşlerin ilişkileri sanki hep eşit olmaya çalışmaktan, aynı şeyleri yapmaktan ibaret.

30 Ekim 2011 Pazar

Değişim

Hiç düşündünüz mü? Aslında insan fazla değişim gösterebilen bir varlık değil. Hep söyleriz ya; birisinin ne kadar değiştiğini. Aslında o insan ne kadar değişmiş ki? Hiç düşündünüz mü? Bir nesil bir öncekini anlamıyor, onların zamanında yapılanlara akıl erdiremiyor, erdirse bile katılmıyor. Bir nesil bir sonrakini de anlamıyor. Ayak uyduramıyor onlara. Vardır belki iki üç şey, ama genelde bir uyum sözkonusu değil.

7 Ekim 2011 Cuma

Aşk ve Sevgi

Aşk ve sevgi üzerine nice yazılar yazılmış, nice düşünceler paylaşılmış.
Aslında aşk ve sevginin tanımları üzerinde hemfikirlik yoksa, üzerinde konuşmak boş.

İlla ki benim de bir tanımlamam var :) sizinle paylaşmak istediğim.

4 Ekim 2011 Salı

De waarheid verzwijgen

Iemand zei ooit:

"Wie zwijgt liegt niet,
maar spreekt evenmin de waarheid"

Zwijgen kan een deugd zijn.
Je kunt zwijgen omdat je het niet weet.
Of jij weet het wel maar wilt juist weten wat de ander weet.
Je kunt zwijgen uit respect voor de ander.
Of uit boosheid.
Zwijgen kun je om iets achter te houden.
Soms zegt zwijgen meer dan woorden.

Maar uiteindelijk kun je niet liegen als je zwijgt.
Want om te kunnen liegen moet je onwaarheden spreken.
En dat lijkt mij geen deugd.
Ik vind dat de waarheid immer uitgesproken dient te worden.
Tenzij de waarheid kwaad zal doen.
Dan kan men zijn toevlucht zoeken tot het zwijgen.

B.T.

3 Ekim 2011 Pazartesi

Yolnâme

Yolnâme
(Mustafa İslamoğlu)
03/07/2009 - 12:43

Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak fakat arkana bakma...
Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de... Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.

Yolcuya bakıp yolu tanıma. Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil, asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır; yolsuz hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal...

26 Eylül 2011 Pazartesi

Enkele domme suggesties voor een gezonde relatie

Haar/zijn geluk is uw geluk.
Voor uw eigen geluk, maak de ander gelukkig. Luister naar uw partner (dus niet alleen aanhoren), om hem/haar gelukkig te kunnen maken. Ontdek zo haar/zijn waarden en verwachtingen. Heb respect, kom op, wees vergevensgezind voor de ander. Denk niet te snel in termen van tekortkomingen van uw partner, maar zoek eerst naar uw eigen tekorten. 

Uw relatie begrijpen en voeden
Investeer in uw relatie. Door uw relatie niet te voeden is het een kwestie van tijd dat u ongelukkig wordt. Weet wat goed is voor u relatie; onderzoek, analyseer. U kunt niet gelukkig worden door niets te doen of alleen aan uw zelf te denken. De verlossing zit hem in moeite doen voor de ander en opofferingsgezind zijn.

Uw gevoelens en verwachtingen delen
Praat over uw gevoelens met betrekking tot zaken in plaats van uw ratio daarover. Uw partner kan al heel snel een ander ratio hebben over een kwestie, terwijl ze wel begrip kan tonen voor uw gevoelens, mits u ze deelt. Vraag regelmatig naar hoe de ander vind dat de relatie gaat; evalueer, koppel terug. De ander kan uw gevoelens en verwachtingen niet ruiken. Wees daarvan bewust en deel ze.

Elkaar de ruimte geven
Wees eerlijk en probeer vertrouwen op te bouwen voor elkaar en laat elkaar (vervolgens) vrij. Zo weet je dat als de ander iets doet dat dit uit het hart komt en niet door druk van verwachtingen of doordat het is opgelegd. Een relatie hebben wil niet zeggen dat je 24/7 bij elkaar moet zijn. Doe ook zaken zonder de ander. Leer elkaar te missen. Leer uzelf ook buiten uw relatie om te ontwikkelen, zodat u uw kennis en ervaringen in uw relatie kunt gebruiken en delen.

Het moet van twee kanten komen
U bent de ander voor uw partner en uw partner is de ander voor u. Een relatie kent twee individuen, twee bronnen van emotie, twee bronnen van ratio. Er is sprake van een relatie als er een band bestaat tussen deze twee individuen. Pas als beiden wat goeds inbrengen kan er sprake zijn van een gezonde relatie.

B.T.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Sağlıklı bir ağırlık

Konuyla ilgili nice kitaplar yazılmıştır ama bence mesele ne yediğinizden daha çok uyguladığınız düzene bağlı. Sağlıklı bir şekilde sağlıklı bir ağırlığa ulaşmak isteyenler ve o ağırlıkta kalmak isteyenlerin tek yapmaları gereken şu düzene uymak:
  1. Günde en az 2, en fazla 3 öğün yemek yemek ve öğünler arası birşey yememek. Arada illa birşey yemek isterseniz aşırıya gitmeden bunun ancak meyve veya sebze olması şart.
  2. Her yemekten önce bir bardak su içmek. Su hem sağlıklı, bedenin ihtiyacı olan olmazsa olmaz bir sıvı, hem de karın boşluğunu/açlığını dengeler, aşırı yemeyi engeller.
  3. Yerken acele etmemek, yavaş yemek, iyi çiğnemek; beyniniz doyduğunuzu geç algılar dolayısıyla acele yerseniz haddinden fazla yemiş olursunuz. Doyum hissettiğinizde derhal yemeği bırakın. Fazlası israf! Tabağınızda yemek kalmış olsa bile bırakın; ona göre doldur(t)un tabağınızı. Özellikle misafirlikte. İyi çiğnemek de sindiriminizin sağlıklı gelişmesini sağlar.
  4. Gün içinde bol su veya suya yakın sıvılar içmek. Bedenin en çok ihtiyacı olan madde sudur. Bunun yanısıra gün içinde açlık hissettiğinizde bu yalnızca susuzluğunuzun göstergesi de olabilir. Öğünlerin dışında açlık hissinizi yemekle gidermeden önce su için ve bakın açlıkmıymış yoksa susuzluk mu.
  5. Mümkün mertebe gün içinde ağır yemeği öğle vakti yemek. Akşamı hafif bir öğünle geçiştirin.
  6. Uyku saatinden 4 saat öncesinden sonra artık yememek, ancak sıfır veya az kalorili şeyler olabilir (su, çay, kahve gibi). Çünkü gün sona ermekte ve gece ancak bedene yağ depolatırsınız.
  7. Açlık hissetmemeniz için meşgul olmaktan hoşnut olduğunuz uğraşlar bulmak. Boş vakit sizi o vakti yemek yemekle doldurmaya iter.
  8. Gün içinde bedeninizi hareket ettirin! (yürüyüş, merdiven/bisiklet kullanmak)
Bu yediklerinize rağmen açlık hissetmenizde hiç bir sorun yok. Hatta bu sizi bedensel olarak rahat hissettirir ve sindiriminiz rahat gerçekleşir.

Bu düzen doğal olarak başta, alışık değilseniz, sizi biraz zorlayacaktır. Ama gün geçdikçe alışacaksınız ve 100% basit olacaktır.
Sağlıklı bir ağırlık kişiden kişiye değişir. Önemli olan kendinizi nasıl hissettiğinizdir. Bunu da günümüzdeki medyanın etkisi altında kalmadan belirlemek en sağlıklısı.

Yukarıdaki düzene bir dönem uyduktan sonra olumlu bir değişiklik hissetmiyorsanız, ağırlığınız kendi elinizde değil demektir. Bu durumda bir rahatsızlığınız/hastalığınız söz konusu olabilir ve bir uzmana başvurmanız tavsiye edilir.

B.T.

p.s. dikkat ettiyseniz hiç bir yemek çeşidinden veya tarifinden bahsetmedim ve "kilo" kelimesini kullanmadım, çünkü bunlardan bıktık artık.

20 Eylül 2011 Salı

van Palestina naar İsraël

voor de beeldvorming:


P.S. dit plaatje is gemakkelijk te vinden op Internet, maar de officiële bron heb ik niet kunnen traceren.

18 Eylül 2011 Pazar

Her derde deva / Remedie voor alle zorgen

Kendinizi kötü hissediyorsanız başkasına bir iyilik yapın ve sonra tekrar bakın kendinizi nasıl hissediyorsunuz...


Als u zich slecht voelt doe dan iets goeds voor een ander en kijk nogmaals hoe u zich voelt...


B.T.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Kurtuluş kendimizde

Hayatımızda herhangi bir kişiyle olan ilişkimizdeki eziyetin devam edip etmemesi sonuçta kendimize bağlıdır. Eziyetin ortaya çıkması elimizde olmayabilir. İlk ortaya çıktığında katlanmak gerekebilir, fedakârlık gerektirebilir, fakat devam edip etmemesi kendi elimizdedir.

Sen sensin diye; o da o olduğundan bu durumdasınız. Bu iki karakterin bir araya gelmesinden bu durum ortaya çıkmıştır. Doğru yolu arayanlar için aşılabilir. Ama en azından biriniz doğrunun peşinde olmasanız iş çıkmaza girer.

Elden gelen yapılmalı. Herşey denenmeli. Ama karşıdakini değiştirme gücüne sahip değilsiniz. O ancak kendi isterse değişebilir. Sizde ancak kendinizi değiştirebilirsiniz.

İşin nihayetinde eziyet devam ediyorsa karşı karşıya olduğunuz seçim şudur: Ya kalıp katlanacaksınız, geçinceye kadar, hiç geçmeme riskini göze alarak; ya da o durumu veya kişiyi terk edeceksiniz.

Kurtulmak kendi elimizde fakat bir bedeli var: Keder. Bir merhemi var: Sabır.

Dilerim terk etmenize gerek kalmaz. Beraber doğruları arayarak, düzelerek eziyeti ortadan kaldırırsınız.


B.T.

13 Eylül 2011 Salı

Socio-Psyche

Zijn een goed mens zijn en goede relaties met anderen hebben niet het belangrijkste in het leven?

"Hoe wordt ik een goed mens?". "Hoe kan ik het beste een relatie onderhouden?". "Wat is goed zijn?". "Begrijp ik de ander wel goed genoeg?".

Zijn dit niet de belangrijkste vragen in het leven? Het materiële komt toch pas na het morele? Waarom is het dan dat er helemaal geen lessen psychologie en sociologie worden gegeven op scholen? Scholen zijn toch de instituten waar we onze kinderen opvoeden naast het instituut van de familie? Hoe kan het zijn dat het basis-, middelbaar- en voortgezet onderwijs allemaal onze kinderen hierin niet opleiden? In het beroeps- en wetenschappelijk onderwijs zijn dit hoogstens opleidingen waar men specifiek voor moet kiezen met de bedoeling daar later zijn of haar brood mee te verdienen.

Ons onderwijsstelsel is zo opgezet dat het bedoeld is om de opgedane kennis te gebruiken om er met name geld mee te verdienen. Dus opgezet voor het materiële in de eerste plaats. Maar ik ben er van overtuigd dat als we dit zouden omdraaien en we opgevoed en onderwezen zouden worden met kennis over de psyche, het sociale en het morele, dat we dan veel gelukkiger zouden zijn, ongeacht ons inkomen.

Het ongeluk op de wereld wordt mijns inziens mede veroorzaakt door de basis van het onderwijssysteem.

B.T.

8 Eylül 2011 Perşembe

Yalnızlık

İnsan bu kadar aile, akraba, evlat, arkadaş ve dost arasında kendisini yalnız hissedebilir mi? Bu kadar güzel insan arasında? Bu kadar sevgi, saygı, samimiyet, vefa ve fedakârlık arasında?

İnsan bu güzel dünyada, Allah'ın yarattığı bütün şeylerin arasında, hiç kimsenin olmadığı zaman bile, O onu hiç bir zaman yalnız bırakmadığı halde, kendisini yalnız hissedebilir mi?

İnsanların olmadığı zaman, fakat kitapların, defterlerin, hayvanların, bitkilerin, doğanın, müziğin, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, göllerin, denizlerin, kuşların, yağmurların olduğu halde insan kendisini yalnız hissedebilir mi ki?

Hayallerin olduğu halde yalnız hissedebilir mi?

Ediyor işte...



B.T.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Ah duygular

Mantık alt etmiş sizin yanınızda.
Siz olmasanız o ne yapar? Ne yapabilir ki tek başına?
O sizi bastırıyor bazen, ama çoğu zaman siz onu.

Ah duygular.

Bizi bizden alan, elimizde olmayan, parmağında oynatan.
Dağ gibi ayakta tutan bizi, kum gibi bir o yana bir bu yana savuran.

Ah duygular.

Doğru davranan için içimize vesvese düşüren.
Yanlış yapana sevgi besleten.
Kötüyü iyi gösteren, iyiyi kötü.

Ah duygular.

Empati yapabilmemizi sağlayan.
Müzik dinlediğimizde saklandığı yerden çıkan.
Baş edemediğimizde bulamıyacağımız bir yere gizlenen.

Ah duygular.

Bizi kör edip sevdiğimize bağlayan.
Gözyaşı döktüren. Kışkırtıp şiddete zorlayan.
Sayenizde kendimizi en büyük hissederiz, sayenizde en küçük.

Ah duygular.

Evlatlarımıza kayıtsız şartsız bağlayan. İnsan sevdiren.
Bize düşman kazandıran. Başımızı belaya sokan. Akıl erdirtmeyen.

Ah Duygular.

Siz hep önden gidersiniz, biz de hep mantıkla arkanızdan koştururuz.
Keşke mantıkla elele gitseniz; nice güzellikler, doğrular doğururdunuz.
Sağlam kararlar alan güçlü bir kişilik koyardınız ortaya.
Aslında siz bizim bir parçamız değilmisiniz?
Bizi biz yapan siz değilmisiniz?

Ah duygusuz duygular.

Kâh mutlu edersiniz kâh mutsuz.
Sizi anlamak çok güç...


B.T.

2 Eylül 2011 Cuma

Waas

Wazig zie ik door mijn met tranen gevulde ogen de mensheid tegemoet. Mijn tranen stromen over en vormen hoop voor de toekomst. Zouden de stromende wateren op aarde ooit zijn gevloeid uit soortgelijke ogen? Zou het verdriet der tijden zo groot zijn geweest? Misschien is het bestaan zonder tranen niet eens mogelijk.

Waar komen we eigenlijk vandaan? Hoe zijn we hier gekomen? Wat hebben we allemaal wel niet gedaan om hier te komen? Hoeveel water heeft daarbij gevloeid? Waar gaan we heen? Waar willen we uiteindelijk uitkomen? Wat hebben we daarvoor over? Hoeveel tranen nog?

Als de mensheid een reiziger is die een einddoel voor ogen heeft, dan ben ik maar een tussenstation en heb ik tranen voor mijn ogen op dit pad van haar keuze die zij bewandelt en zie ik haar wazig tegemoet.



B.T.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Yarın son gün (mü)

Geçti yine yirmi dokuz, otuz gün gündüz açlığıyla
Ağırlamıştık onu kuru ekmek, su ve hurmayla
Yalnız, beraber, iftarlar, sahurlar
Neler yaptık yarın kim hatırlar
Gidiyor yerini Şevval'e devreden Ramazan
Ne bıraktı geride var mı işin aslını kavrayan
Bir gece Kadir geldi geçti aramızdan
Artık affolduk mu bütün günahlarımızdan
Yarın da Bayram gelecekmiş üç günlüğüne
Eller öpülecek eller açılacakmış büyüğüne
Birine şeker koysalar diğerine para
Nelerden vaz geçeriz acaba on bir ay boyunca

B.T.

25 Ağustos 2011 Perşembe

De optimist

Met de eerste stralen van de ochtendgloren op mijn gezicht wordt ik wakker gestreeld. Weer een mooie dag dat ons te wachten staat. Weer een nieuwe dag vol verrassingen en ervaringen. Wat ben ik daar dankbaar voor en verheug ik mij op het komend etmaal. Snel spring ik uit bed en maak mij op om het huis te verlaten de wijde wereld in.

De pessimist

Mijn met tegenzin op een te vroeg tijdstip ingestelde wekker gaat af. Met moeite sleur ik mijzelf pas een half uur later uit bed. Weer een dag om tegenin te gaan. Wat staat me vandaag weer allemaal te wachten? We zullen wel zien. Nog helemaal aankleden voordat ik me naar buiten kan begeven.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Kötü bir insansın

Herkes hakkımızda iyi düşünseydi ne güzel olurdu değil mi? Zaten biz de aslında bunu istemiyor muyuz? Bizi kötü bilen hiç kimsenin olmamasını. Ama hayat öyle değil işte. Ne kadar da iyi niyetli olsak. Ne kadar da iyi bir insan olduğumuzu düşünsek de. Daima bizi iyi görmeyen, hatta kötü bilen birileri olur. Bu bilinçle de yaşamak ağırdır. Sanki bir adaletsizliğe maruz kalıyormuşuz gibi. Kalbimizin derinlerinde birşeyler sızlar. Bazen acı hissederiz bazen kızgınlık. Ne yapsak değişmez bu içinde bulunduğumuz durum ve sonunda kabul etmekten başka çarenin olmadığını anlarız, çünkü durumun düzelmesi sadece bizim elimizde değildir. Ama sanırım hayatımızda hep böyle birilerinin olmasının bir nedeni var. Çünkü sadece seven olsaydı, bizim için herşey çok kolay ve basit olurdu. Rabbim sevenlerimizle nasıl yaşadığımıza bakıyor elbette. Ama bizi sevmeyenlerle nasıl mücadele ettiğimize de bakıyor. Sanırım imtahanımız bunda da saklı. Sevenlerle yaşamak kolay. Asıl sevmeyenleri kazanmak mesele. Tarihe bir baktığımızda bunun herzaman böyle olduğunu görürüz. Herkesin (sevilen büyük şahsiyetlerin bile) kendi zamanlarında onları sevmeyenler, onları kötü görenler, onlara kötü davrananlar olmuştur. Demek ki yalnız değilmişim...

B.T.

14 Ağustos 2011 Pazar

Zucht

Moederziel alleen zit ik al jaren op de meeste dagen van deze maand nog wat naar binnen te werken vóór de geboorte van de zon. Vredig. Maar wel alleen. In rust. Luisterend naar de stilte, die zo af en toe wordt verstoord door enigerlei geluid. Moest dit zo zijn? Voor mij? Voor nu? Ik denk het wel. 't moest zo zijn. 't geeft niet. 't is goed zo.

Wederom heeft de dag weer lessen geleerd. Sommige identiek aan de dagen hiervoor. Bijvoorbeeld het kunnen proeven van de eigenlijke smaak van voedsel. Normaliter niet zo intens, niet zo precies, omdat de smaakpapillen lui worden van het verschillende eten de gehele dag door. Terwijl we niet zoveel nodig hebben. Alleen maar om onze zucht te voeden.

Het is de maand van onthouding. Onthouding van een alles dat - bij daglicht - één van onze zuchten zou kunnen voeden. Zo probeert de dag de mens de waarde te leren van hetgeen waarover men beschikt tijdens de overige elf maanden. De dag probeert. Maar het is aan ons of de les wordt gevolgd. Het is aan ons of hieruit les wordt getrokken. Daarin verschillen wij eigenlijk niet van de leerling of de student. Alleen nu is Hij de Leraar, de Docent. En eigenlijk is Hij dat altijd al geweest. Hij zal dat ook voor altijd blijven.

Nog even luisteren naar wat ik hoor...

Regen. Tegen de bladeren van de bomen. Regen, die vredig op straat valt. Regen, die verlossend de aarde raakt.

...God's zegen.

Het is tijd. Ik ga mij voegen bij de slapenden...

B.T.

7 Ağustos 2011 Pazar

Ruh hali

Başkalarının ruh halini bildiğimizi mi düşünüyoruz? Biz ne zaman neden ağladığımızı biliriz fakat onların ne zaman neden ağladıklarını biliyor muyuz? Onlarla buluşabiliriz; o an ki hallerini görebiliriz fakat onları görmediğimiz zamanlardaki ruh hallerini biliyor muyuz? Onlar hakkındaki düşüncemiz onlarda gördüklerimiz üzerine kurulu, ama bilemeyiz. Görmediğimiz hallerini görmememiz, o hal ve duyguların olmadığı anlamına gelmez. Belki mutsuzluk belki mutluluk, belki nefret belki sevgi, belki acı belki tatlı. Hepsi olabilir fakat biz görmediğimiz için yok değil. Tıpkı biz yalnızken onların bizim halimizi görmedikleri gibi. Ancak biz ne gösterdiysek, ne paylaştıysak; onlarla bizi tanıyorlar. Yani bir insan hakkındaki düşüncemiz, hissiyatımız ne kadar işin aslı üzerine kurulu, şüpheli...

İşin aslı için pay bırakmak mantıklı olabilir.

B.T.

5 Ağustos 2011 Cuma

Kardeşime... (02)

Amsterdam, Haziran 2011
Canım kardeşim,

Bende seni çok özledim.
Nasılsın?
Neredesin?
O kadar uzaktasın ki.....
Artık gel.

Bir önceki mektubumu okumuşun ve mektubunda soruyorsun: Bu hayatın doğrularını ve yanlışlarını nasıl keşfedeceğimizi; kardeşlerimizi nasıl bulacağımızı; Allah'ın rızasını nasıl kazanacağımızı; nefsimizi nasıl terbiye edeceğimizi; bizden sonraki nesili, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimizi.

Değerli kardeşim. Dilim döndükçe, aklım erdikçe soruların ile ilgili düşüncelerimi paylaşmaya çalışacağım. Paylaşacaklarım bugünkü samimi doğrularımdır. Fakat yarın için düzelmeye açıktırlar. Çünkü ancak ilahi doğruluk değişmez. İnsanın bugün doğru bildiği yarın değişebilir. İnsan bugün bildiği sözün yarın daha güzelini duyabilir. Ve sözün güzeline daima açık olmalıdır. Sözün güzeline uymalıdır1.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Teslimiyet

Birçok işlem yaptıktan sonra, değişik kontrollerden geçtikten sonra, kanatlı otobüsün gövdesinde yerimi aldım. Benimle beraber iki yüz kişi daha. Otobüsün girişi kapandı ve artık her şey bizim kontrolümüz dışında. Teslim olmaktan başka çare yok. Karşı koymanın anlamı yok. "İnşallah sağ salim varırız" demekten başka söylenecek bir şey yok.

Hayal

Sensin hayalimdeki,
Dünyada eşi bulunmayan.
Güzellik sende,
Dışına yansıyan,
İçinde parlayan.
Huzur veren sensin,
Güç veren.
Hayatı paylaştığım sensin;
Güzellikleri, zorlukları.
Sevgi veren sensin,
Sevdiğim.
Her düşündüğümde yanımdasın.
Dokunamıyorum, sarılamıyorum.
Sığınıyorum ancak.
Sensin zarifliği tanımlayan.
Sensin beni tamamlayan.
Bulabilecekmiyim seni dünyada,
Yoksa ayrılık sürecek mi ölümden sonrasına?
Duygularımla, beklentilerimle haksızlık etmek istemem sana.
Azıyla da olsa beklerim,
Bir gün olursun diye yanımda.

B.T.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Dolar boşalırım

gözlerimi kapatır bulut olurum
okyanusu bırakıp kıtalar bulurum
koşarım yardıma, insanların yanmamasına
dururum onlar ile güneşin arasına
inerim görmek için hallerini, dolarım
yukselirim kaçmak için sezdiklerimden, boşalırım
ağlarım insanlar şükreder
ağlarım insanlar şikâyet eder
sonra gözyaşım biter yok olurum
açarım gözlerimi onlardan biri olurum

B.T.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

The Roadtrip (2011 - TR)

One plan.
Three bold men.
A trip along the coast from Istanbul to Karaman and Ankara.
In the heat of the sun and the coolness of the shade.
At the top of mountains and down in the lowlands.

"Kim?"
"Efendim?"
"50 ver sana kart vereceğim."
"Yrügit!"
"Turgay abi! Bari pantalonları bıraksaydın abi!"
"Ne kadar ucuz değil mi?"
"Now you're talking dirty."

Cast:
Volkan Şimşek
Erhat İlgar
Bülent Topal

Genre:
adventure, comedy, family, history, romance, documentary, music, nature

Comming Soon...

26 Haziran 2011 Pazar

Ağabey

Herkesin bir abisi olmalı. Sırtını dayayabileceği bir dağ. Derdine derman olabilecek. Çekinmeden her soruyu sorabileceğin. Yalnızlığında yanında olan. Çıkmaza girdiğinde bir çıkar yol gösteren. Bilmediğinde danışabileceğin. Omuzunda ağlayabileceğin. Doğru yolu gösteren ve saygı görmeyi hak eden bir abi.

Ama tabi, acı söyleyebilen. Hatanı gösteren. Seni senin için eleştirebilen. Azar işitebileceğin. Bir şey buyurduğunda yerine getirmen gereken. Bir söz söylediğinde dinlemen gereken. Daima arkasında durman gereken bir abi.

Bu abinin öz olması şart değil. Kan bağı olması gerekmez. Abi olmak gönülden gelir, sahiplenmekten gelir, sevmekten gelir. Vefa göstermekten geçer. Feda edebilmekten geçer. Büyüklüğe varır. Yaşa da doğrudan bağlı değildir. Bir insan sadece kendi isteğiyle abi olmaz. Bir insanı kardeşleri abi yapar.

Abi olmak kolay değil. Görebilmeyi gerektirir. Duyabilmeyı gerektirir. Hissedebilmeyi gerektirir. Bir abi ilerisini görür ve düşünür. Bir abi birikimli olur. Affeder bir abi. Önde gider fakat kardeşlerinin arkasından yürür, çünkü onları gözetir.

Hani benim abim?

B.T.

24 Haziran 2011 Cuma

Boşluk

Bazı anlarda boşluğa düşeriz. Bir an hayat anlamını kaybeder. Aklından ne geçse dolduracağa benzemez o boşluğu. Artık canımız hiç bir şey istemez. Otura kalırız. Yata kalırız. Saatler geçer, belki de günler. Kimse dost gözükmez o an, kimse de arkadaş. Yalnızlık hissederiz o kadar insanın arasında. Boş hissederiz. Zayıf hissederiz. Irak hissederiz. Ve nihayetinde insanın asıl aciz olduğunu. Sonra bir şey olur ya da öylesine birşeyler yapmaya başlarız. Ve yavaş yavaş hayata geri döneriz. Yavaş yavaş unuturuz acizliğimizi...

B.T.

Seven adam

Nereden nereye kardeşim?
Okumaktan Compaq'a
Compaq'tan okumaya
Gorkum'dan Mokum'a
Arkadaşlıktan ayrılığa
Senelerden sonra
Ne değişti aramızda
Sağlammış bu bağ
Ki dönüş yine sana

B.T.

(kardeşim Adnan için)

Yiğit denizci

Hem kandan kardeş
Hem candan kardeş
İlk kardeş, ama son değil
Sana kardeş, bana kardeş
Ama sonuçta abiye kardeş

B.T.

(kardeşim Levent için)

Ortak

muhabbetimiz ortak
arkadaşlarımız ortak
yolumuz ortak
evimiz ortak
okulumuz ortak
mesleğimiz ortak
hayatımız ortak
dostum: Ortak

B.T.

(kardeşim Erhat için)

23 Haziran 2011 Perşembe

De Vulkaan

In Zaandijk ligt een Vulkaan. Nee, hij staat. Hij blijft staande. Misschien barsten in hem vulkanen los, maar nimmer heb ik hem zien uitbarsten. Is ie dan misschien dood? Nee, hij is springlevend, maar toch kalm. Slaapt hij dan misschien? Ook niet, hij is klaarwakker, maar spuwt desondanks niet. Hij lacht. Gelukkig lacht hij vaak. En als hij lacht kan mijn dag niet meer stuk.

B.T.

(kardeşim Volkan için)

Allah'ın kulu

Bir Allah'ın kulunu tanıdım samimi olan.
Bir Allah'ın kulunu tanıdım duyarlı olan.
Bir Allah'ın kulunu tanıdım yol gösteren.
Bir Allah'ın kulunu tanıdım paylaşan.
Tanıdım kulunu Allah'ın bir dostum oldu.

İyiki yollarımız kesişmiş Allah'ın kulu, iyiki varsın.

B.T.

(kardeşim Ubeydullah için)

17 Haziran 2011 Cuma

Hatırla insanoğlu!

Allah'ın yarattığı kâinatta kimsin sen?
Kendini bil!
Rabb'in yarattığı cihanda nesin sen?
Acizliğini bil!

B.T.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Wetten vs. Menselijkheid

We worden alleen nog maar geleid door regels en wetten. We zoeken de grenzen op en proberen zo elke situatie uit te buiten. Het doel is om er zelf beter van te worden. En dat is geoorloofd; we houden ons immers aan de regels. Pas als die worden aangepast passen we ons aan; niet eerder. Alles is toegestaan zolang je je aan de wet houdt. Denk hierbij niet alleen aan individuen, maar ook aan bedrijven en de overheid.

Empathie, altruïsme en opofferingsgezindheid zijn ver te zoeken. Deze waarden worden niet meer gekoesterd. Wat je voor jezelf wilt een ander ook gunnen, echt van harte gunnen, is niet van deze tijd. Wat over blijft is dat we alleen nog maar worden geleid en beperkt door wet- en regelgeving. Sommigen deinzen zelfs daar niet eens meer voor terug.

Hoezo zijn wij nog menselijk? Volgens welke definitie? Wat is het dat ons werkelijk in het leven nog drijft? Ik denk dat dat op de eerste plaats zelfzucht is en dat hebzucht, aanzien, status en gemakzucht daar direct achteraan komen en als er verderop in dat rijtje nog plek is; wellicht nog iets menselijks. Niet omdat we dat echt zijn, maar meer om ons geweten te sussen. Ons geweten dat zou moeten schreeuwen om medeleven en steun voor de behoeftigen en diegenen die niet menselijk worden behandeld en tekort worden gedaan. Natuurlijk denken we daarbij aan mensen in arme landen, maar het kan net zo goed een familielid, buurman, collega, vriend of je werknemer zijn hier in Nederland.

Je kunt zeggen dat je dit alles niet ziet, maar het is er. Bewustzijn hiervan is de eerste stap waarvoor je kunt kiezen. De vraag is; wat ga je doen ALS je hiervan bewust wordt?

B.T.

Soğukluktan kurtulmak

Sıcak bir insan olmak başkalarının yanında insanların zayıf taraflarını açmak yerine örtebilmekte saklı. Sıcak bir ilişki insanların zayıflıklarını kendilerinin yanında örtmek yerine açabilmekte saklı.

B.T.

13 Haziran 2011 Pazartesi

Hafta sonu

Bir hafta sonu nedir ki? Bu iki kelimeyi kullanabilen insanlar için verilmiş iki boş gün. Bu boşluğu doldurmak da kişiye kalmış. Bir haftasonunu daha boş geçirmediğimin umudu ile yazıyorum. Size verilen iki boş günü siz nasıl değerlendirdiniz? Umarım geriye baktığınızda değerli şeyler görürsünüz. Önümüzde haftanın başı ve ortası var. Bu kelimelere de yabancı değiliz. O halde bunlar da mı verilmiş bize? Bunları nasıl değerlendireceğiz?

B.T.

"Today is the first day of the rest of your life"
"Bugün hayatınızın geri kalanının ilk günü"
Charles Dederich

9 Haziran 2011 Perşembe

Fotoğraflar 2

Yukarıda son aylarda çektiğim fotoğraflardan seçmelerle "Fotoğraflar II" sayfası eklenmiştir ve yorumlarınıza açıktır.

8 Haziran 2011 Çarşamba

Kaçış

Karanlıkta. Yalnız. Güvende.
İnsanlardan uzak. Acıdan uzak.
Kötülükleri görmediğim bir yerde.
Sevgisizliği sezmediğim bir yerde.
Beni anlayan benin yanında.
Yalnızken bile yalnız bırakmayanın yanında.
Dünyadan ayrı. Hayattan ayrı.

Neden kaçıyorum...?
Kimden saklanıyorum...?
En iyisi aydınlığa dönmek, hayatta yerini bulmak.

"İnsan hayati bir tehlikenin dışında ancak kendisinden kaçar"

B.T.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Tarih

Tarih geçmiştir ve bugün için tek bir yararı dışında başka bir faydası yoktur; o da ondan çıkarılan derstir.

Tarihi anlamak için ona bugünün aklıyla ve o günün gözüyle bakmak lazım.

Tarih daha doğrusunu gösteriyorsa onu yapmalıyız. Bugün daha doğrusunu ortaya koyabiliyorsak onu yapmalıyız.

B.T.

Volmaaktheid

Verwacht geen perfectie, maar streef er wel naar.

B.T.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Margherita


Uzakta bir ses konuşuyor
Kavgalarımızdan tanıdığım
Küçük anlaşmazlıklar hakkında
Büyük hayal kırıklıkları hakkında
Ve soğuk seslerini duyuyorum
İçinde tuttuğun öfkenin
Feryat etmekten başka ne yapabilirim ki
Bunu tahmin edemediysem
Bir anlık söylediğini duydum
Herşeyden vazgeçmek istediğini
Herşeyi beraberinde götürdüğünü
Bu hayatta sevdiğim
Ve dinliyorum kelimelerinin nasıl
Yavaş yavaş cümlelere dönüştüğünü
Bana şimşek gibi çakan
Parçalayıcı bir güç ile

Bu soğukluk beni deli ediyor
Ve bu his korkutucu
Ama sözlerin yakınmaya devam ediyorlar
Ve gözlerim sorarak bakıyorlar
Neden bana daha önce söylemedin
Benden o kadar yabancılaştığını
Neden sevgi hakkında konuşuyordun
Beni hiçbir zaman sevmediysen
Çaresizlikten kaybediyorum
Ve gözyaşlarımın yaktığını hissediyorum
Ve hiçbir şeyi daha çok istemezdim
Başımın tekrar ellerinin arasında olmasından başka
Ama bir saat öncesine kadar
Okadar güvenilir görünenin
Büyük bir yalan
Ve kağıttan bir ev olduğu ortaya çıktı

Sanki bir başkası
Sessizce bedenine girmiş
Ve farkında bile değildim
Gizlice içeri sızdığının
Senin aşkını silmek için
Ve benim dünyamı yıkmak için
Hiç kimse bana anlatmak istemiyor mu
Herşeyi hayal ettiğimi

Marco Borsato, gecoverd van Riccardo Cocciante

(çeviri: B.T.)

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Yine mi?

Yine gece.
Yine düşüncelerim ve ben baş başa yalnız.
Yine kağıt. Yine kalem.
Beynim ve elimin dansı.
Ve ortaya çıkan... yine sen.

B.T.

Kazanç

Bu hayatta kaybeden insan kendini hep doğru görüp düzelmeye açık olmayan insandır.
Bu hayatta kazanamayan insan doğruyu görmüş düzelmeye çalışmayan insandır.
Bu hayatta kazanan insan doğruyu arayan, düzelmeye çabalayan insandır.

B.T.
"Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir."
Sokrates.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Geen woorden maar daden

Dat alleen daden tellen en woorden niet, is niet hetgeen ik hier probeer te bepleiten. Maar het doet me verdriet en geeft mij ergernis dat voor sommigen het tegengestelde waar is. Er zijn onder u voor wie het opgaat dat woorden zwaarder wegen dan daden of zelfs alleen maar woorden tellen en daden niet. Wellicht doet u dit onbewust. Mijns inziens des te meer reden om hier eens acht op te slaan.

Duruş

Çekinerek durdum
Saygımdan eğildim
Yalvararak yere kapıldım
Acizliğimi hissederek oturdum
Umutla sağa baktım
Sevgiyle sola
Ellerimi göğe açtım
"Şükürler olsun!"

B.T.

20 Mayıs 2011 Cuma

de Morgenschemering en het Dappere jongetje

Gewoon, bereid was ik voor jou op een bepaald moment in mijn leven en heb om je gewenst in mijn gebeden. Die zijn gehoord, ik weet het zeker; niet lang daarna heb je een bestemming gekregen die je feilloos zou vinden, omdat die voorbestemd was. Eerst was dat je moeder, pas 3 seizoenen later ook je vader. Zo gaat dat nu eenmaal; zo is dat bepaald voor ons mensen. Het is natuurlijk. Ons rest alleen de geduldige wacht. Die taak hebben we waarschijnlijk met welbehagen volbracht, waardoor jij aan ons bent geschonken. Elke dag nog spreek ik mijn dank daarvoor uit en smeek ik om becherming voor jou. Tot op vandaag zijn ook die gebeden gehoord; God zij dank. Toen begon de grootse opgave; jou voorbereiden op het leven en wellicht op een dag jouw moederschap. Met vallen en opstaan zal ik ook die taak met liefde uitvoeren tot mijn laatste levensadem en haar proberen te voltooien met welbevinden van Hem. Je bent zo bekoorlijk als de morgenschemering en zo elegant als het spoor van de wind. Maar al lang heb ik geleerd hoor; dat tijdens deze tocht niet alleen ik jou opvoed, maar jij ook mij. Dank daarvoor, mijn dochter.

En kort daarna was ik ook voor jou bereid en heb tevens om jou gewenst. Je bent geschonken en ook jij hebt je weg naar ons gevonden, maar na een tocht die zwaarder is geweest. Nogmaals heb ik het geduld kunnen opbrengen voor die wacht, maar deze was vele malen zwaarder net als jouw tocht voor jou. Maar je bent er God zij dank; gezond en wel. Dagelijks smeek ik om je gezondheid en welzijn. En nog steeds aanvaardt Hij mijn gebeden; je bent er nog. Wel wens ik dat ik vóór jullie heen mag gaan, want dat is het meest natuurlijke in dit leven. Ik smeek dat ook deze wens te zijner tijd wordt ingewilligd. Maar tot dan wil ik jou nog het leven leren; waardigheid en ware liefde. Ik loop vol en zelfs over met geluk, voldoening en vredigheid als ik jullie samen zo gelukkig zie. Wat een wonder zijn jullie! Samen en elk apart. Nu al zo groot en nog steeds groeiende; mijn kleintjes. Jij zo dapper en een geschenk van God. Wat ben ik dankbaar dat jullie er voor elkaar zijn. Dat heb jij mogelijk gemaakt. Want zonder jou was er geen jullie en zonder jullie was "elkaar" nooit geweest. Dank daarvoor, mijn zoon.

Pappie.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Kaldı mı böyle sözler? Yoksa sadece sözde mi kaldı?

Muhteşem Yüzyıl dizisini izlemiyorum ama başkası izlerken kulağıma gelen şu sözler ilgimi çekti ve seninle paylaşmak istedim. Dizinin bir sahnesinde küçük şehzadeye sayılan güzel sözler:

yalan söyleme; haram yeme; gıybet etme;
eline, beline, diline sahip ol;
kibir, kin tutma;
kimseye haset etme;
gördüğünü ört; görmediğini söyleme;
elinin ermediği yere el uzatma;
sözünün geçmediği yere söz söyleme;
ibretle bak; yumuşakça söyle;
küçüğe izzet, büyüğe hürmet eyle;
bir ömur boyu sözünü tutmak için tekâmül edeceksin.

13 Mayıs 2011 Cuma

Acımak

Başınıza gelen bir olumsuzluktan dolayı, size yapılan bir haksızlıktan dolayı kendinize acımayın! Belki bunu bilinç altında yapıyoruz. Kederliyken bunu yapıp yapmadığımızı fark etmeye çalışalım. Yapıyorsak önünü kesmeye çalışalım. Çünkü kendinize acımak, kafanızda bir kısır döngü oluşturarak içinizdeki kederi büyütür, ruh halinizi olduğundan daha da kötüye götürür.

B.T.

Duy(ur)mak

Çocuklarımıza sevgi duymak onlarla mutlu olmak kolay. Mesele bu duygularımızı onlarla paylaşmak, onlara hissettirmek.

Onları hayata hazırlamakla, eğitmekle, düzeltmekle o kadar meşgulum ki bazen düşünüyorum; acaba bunları duyururken sevgimi ne kadar sezdiriyorum...

B.T.

Öğüt

Kendi öğütünü yaşamak, onu başkalarına nasihat etmekten zordur.

B.T.

1 Mayıs 2011 Pazar

Neredesin sen?

Varlığınla bana heyecan veren
Bakışınla nabzımı yükselten
Endamınla beni büyüleyen
Neredesin sen?

Arkamda durarak güçlendiren
Yanımda olarak paylaşabilen
Önümde giderek yol gösteren
Neredesin sen?

Konuştuğumda beni duyabilen
Paylaştıklarım üzerinde düşünen ve
Kendi düşüncesinde çekinmeyen
Neredesin sen?

Bana beklentilerini dayatmayan
Keşfetmem için fırsat veren
Kalpten vereceğim karşılık ben
Neredesin sen?

Nefes aldığım halde boğmayan
Güveninden dolayı serbest bırakan
Aklımda olacaksın her zaman
Neredesin sen?

Saygısını hiç bir zaman yitirmeyen
Sevgisini hiç bir zaman bitirmeyen
Benim için hiç bir zaman silinmeyen
Neredesin sen?

Söylemeden içimdekini sezen
Üzüntüme ortak olabilen
Dile benden ne dilersen
Neredesin sen?

Huzuru nerede arıyacağını bilen
Yanımda değilken bile hisseden
Bir ilişkiyi taşıyabilen
Neredesin sen?

Senden önce Rabbim diyen
Hakkımı vermiyorsun diyebilen
Beni doğruya çağırabilen
Neredesin sen?

Söz! Aynı şekilde karşılık vereceğim
Sen bir gel ben iki geleyim
Olmak istermisin benim meleğim
Neredesin sen?

B.T.

30 Nisan 2011 Cumartesi

Aidiyet

O ve O.
O ve biz.
Onlar ve bizler.
Siz ve ben.
Ben ve hiç.

B.T.

21 Nisan 2011 Perşembe

Dost

Bana göre dostluk arkadaşlıktan çok daha öte bir ilişki. Çok arkadaşım var ama az dostum; çünkü arkadaş olmak kolay dost olmak ise zor. İlişkide olduğum herhangi bir kişiyi arkadaşım sayabilirim. Bu ilişki değişik derecelerde olabilir. Fakat dostum ilişkide olduğum herhangi birisi olamaz ve o ilişki belirli bir derecenin altına düşemez. Çünkü o zaman kişi dostluğun dışına çıkar; belki arkadaş olur.

Bana göre dost olmak beraberinde fedakârlığı ve vefalılığı getirir. Saygıyı saymıyorum, çünkü saygı yoksa ortada arkadaşlık bile yoktur zaten. Aynı şekilde fedakârsız ve vefasız bir dost da olamaz.

Bunları düşünüp yazdıktan sonra soruyorum kendime: Dostum olmasını istediğim kişilere dost muyum yoksa arkadaş mı? ... Siz de sorun.

B.T.

Arkadaş
1. Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kimselerden her biri, yâren. 2. Bir ortamda birlikte bulunanlardan her biri, hempa, refik
Dost
1. Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı 2. Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo 3. Sahibine sevgi gösteren hayvan 4. Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse 5. İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan
Fedakâr
Kendini, kendi çıkarlarını feda etmekten çekinmeyen, özverili
Vefa
Sevgiyi/dostluğu sürdürme, sevgi, sevgi/dostluk bağlılığı, sözünde durma

Kaynak: Büyük Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu

18 Nisan 2011 Pazartesi

Waarom

"Waarom" is de eeuwige vraag van het leven. Tijdloos. Overal aanwezig. De mens gierig om het antwoord te vinden, terwijl soms bewust van zijn onmacht. Zal deze vraag in het hiernamaals worden beantwoord? Wellicht. Maar misschien toch niet geheel. In ieder geval heel vaak niet in dit leven. Want was deze vraag wel beantwoord nu; had dit leven geen doel. Het gaat juist om hoe we omgaan met het uitblijven van het antwoord; welke keuzes maken we en hoe gedragen we ons hierbij. "Waarom" zal dè vraag blijven tijdens ons verblijf hier, opdat het leven zin heeft.

B.T.

p.s.1 doelloos en tijdloos zou de slechtste combinatie ooit zijn geweest voor ons leven.
p.s.2 en mocht je de onweerstaanbare drang hebben om toch antwoord te willen geven op "waarom"; ... zeg je gewoon "daarom" :-)

13 Nisan 2011 Çarşamba

Dilek

Arzularım muvakkat âlemde sınavımın keşfini
Yaşamak ister bedenim ruhumun sezdiğini
Hakkını vermek cihanın O’nun makamında
Başka ne dileyebilir ki gönül aciz olan kula

B.T.

10 Nisan 2011 Pazar

para para para (2)

Dünyanın bugünkü halinden memnunmusunuz bilmem ama dünyayı nasıl görüyorsanız görün, bugünkü durumuna gelmesinin tek sebebi paradır. Dünyadaki bütün olumsuzlukların (memnun olanlar için olumlulukların) neredeyse hepsi paraya indirgenebilir. Çünkü para uzun zaman önce araç olmaktan çıkmış amaç olmuştur. Evet, bir zamanlar para bir araçtı. O zamanları bir araştırmakta yarar var, tavsiye ederim, fakat bu yazı paranın bir zamanlar araç olduğu üzerine değil.