26 Eylül 2011 Pazartesi

Enkele domme suggesties voor een gezonde relatie

Haar/zijn geluk is uw geluk.
Voor uw eigen geluk, maak de ander gelukkig. Luister naar uw partner (dus niet alleen aanhoren), om hem/haar gelukkig te kunnen maken. Ontdek zo haar/zijn waarden en verwachtingen. Heb respect, kom op, wees vergevensgezind voor de ander. Denk niet te snel in termen van tekortkomingen van uw partner, maar zoek eerst naar uw eigen tekorten. 

Uw relatie begrijpen en voeden
Investeer in uw relatie. Door uw relatie niet te voeden is het een kwestie van tijd dat u ongelukkig wordt. Weet wat goed is voor u relatie; onderzoek, analyseer. U kunt niet gelukkig worden door niets te doen of alleen aan uw zelf te denken. De verlossing zit hem in moeite doen voor de ander en opofferingsgezind zijn.

Uw gevoelens en verwachtingen delen
Praat over uw gevoelens met betrekking tot zaken in plaats van uw ratio daarover. Uw partner kan al heel snel een ander ratio hebben over een kwestie, terwijl ze wel begrip kan tonen voor uw gevoelens, mits u ze deelt. Vraag regelmatig naar hoe de ander vind dat de relatie gaat; evalueer, koppel terug. De ander kan uw gevoelens en verwachtingen niet ruiken. Wees daarvan bewust en deel ze.

Elkaar de ruimte geven
Wees eerlijk en probeer vertrouwen op te bouwen voor elkaar en laat elkaar (vervolgens) vrij. Zo weet je dat als de ander iets doet dat dit uit het hart komt en niet door druk van verwachtingen of doordat het is opgelegd. Een relatie hebben wil niet zeggen dat je 24/7 bij elkaar moet zijn. Doe ook zaken zonder de ander. Leer elkaar te missen. Leer uzelf ook buiten uw relatie om te ontwikkelen, zodat u uw kennis en ervaringen in uw relatie kunt gebruiken en delen.

Het moet van twee kanten komen
U bent de ander voor uw partner en uw partner is de ander voor u. Een relatie kent twee individuen, twee bronnen van emotie, twee bronnen van ratio. Er is sprake van een relatie als er een band bestaat tussen deze twee individuen. Pas als beiden wat goeds inbrengen kan er sprake zijn van een gezonde relatie.

B.T.

21 Eylül 2011 Çarşamba

Sağlıklı bir ağırlık

Konuyla ilgili nice kitaplar yazılmıştır ama bence mesele ne yediğinizden daha çok uyguladığınız düzene bağlı. Sağlıklı bir şekilde sağlıklı bir ağırlığa ulaşmak isteyenler ve o ağırlıkta kalmak isteyenlerin tek yapmaları gereken şu düzene uymak:
  1. Günde en az 2, en fazla 3 öğün yemek yemek ve öğünler arası birşey yememek. Arada illa birşey yemek isterseniz aşırıya gitmeden bunun ancak meyve veya sebze olması şart.
  2. Her yemekten önce bir bardak su içmek. Su hem sağlıklı, bedenin ihtiyacı olan olmazsa olmaz bir sıvı, hem de karın boşluğunu/açlığını dengeler, aşırı yemeyi engeller.
  3. Yerken acele etmemek, yavaş yemek, iyi çiğnemek; beyniniz doyduğunuzu geç algılar dolayısıyla acele yerseniz haddinden fazla yemiş olursunuz. Doyum hissettiğinizde derhal yemeği bırakın. Fazlası israf! Tabağınızda yemek kalmış olsa bile bırakın; ona göre doldur(t)un tabağınızı. Özellikle misafirlikte. İyi çiğnemek de sindiriminizin sağlıklı gelişmesini sağlar.
  4. Gün içinde bol su veya suya yakın sıvılar içmek. Bedenin en çok ihtiyacı olan madde sudur. Bunun yanısıra gün içinde açlık hissettiğinizde bu yalnızca susuzluğunuzun göstergesi de olabilir. Öğünlerin dışında açlık hissinizi yemekle gidermeden önce su için ve bakın açlıkmıymış yoksa susuzluk mu.
  5. Mümkün mertebe gün içinde ağır yemeği öğle vakti yemek. Akşamı hafif bir öğünle geçiştirin.
  6. Uyku saatinden 4 saat öncesinden sonra artık yememek, ancak sıfır veya az kalorili şeyler olabilir (su, çay, kahve gibi). Çünkü gün sona ermekte ve gece ancak bedene yağ depolatırsınız.
  7. Açlık hissetmemeniz için meşgul olmaktan hoşnut olduğunuz uğraşlar bulmak. Boş vakit sizi o vakti yemek yemekle doldurmaya iter.
  8. Gün içinde bedeninizi hareket ettirin! (yürüyüş, merdiven/bisiklet kullanmak)
Bu yediklerinize rağmen açlık hissetmenizde hiç bir sorun yok. Hatta bu sizi bedensel olarak rahat hissettirir ve sindiriminiz rahat gerçekleşir.

Bu düzen doğal olarak başta, alışık değilseniz, sizi biraz zorlayacaktır. Ama gün geçdikçe alışacaksınız ve 100% basit olacaktır.
Sağlıklı bir ağırlık kişiden kişiye değişir. Önemli olan kendinizi nasıl hissettiğinizdir. Bunu da günümüzdeki medyanın etkisi altında kalmadan belirlemek en sağlıklısı.

Yukarıdaki düzene bir dönem uyduktan sonra olumlu bir değişiklik hissetmiyorsanız, ağırlığınız kendi elinizde değil demektir. Bu durumda bir rahatsızlığınız/hastalığınız söz konusu olabilir ve bir uzmana başvurmanız tavsiye edilir.

B.T.

p.s. dikkat ettiyseniz hiç bir yemek çeşidinden veya tarifinden bahsetmedim ve "kilo" kelimesini kullanmadım, çünkü bunlardan bıktık artık.

20 Eylül 2011 Salı

van Palestina naar İsraël

voor de beeldvorming:


P.S. dit plaatje is gemakkelijk te vinden op Internet, maar de officiële bron heb ik niet kunnen traceren.

18 Eylül 2011 Pazar

Her derde deva / Remedie voor alle zorgen

Kendinizi kötü hissediyorsanız başkasına bir iyilik yapın ve sonra tekrar bakın kendinizi nasıl hissediyorsunuz...


Als u zich slecht voelt doe dan iets goeds voor een ander en kijk nogmaals hoe u zich voelt...


B.T.

14 Eylül 2011 Çarşamba

Kurtuluş kendimizde

Hayatımızda herhangi bir kişiyle olan ilişkimizdeki eziyetin devam edip etmemesi sonuçta kendimize bağlıdır. Eziyetin ortaya çıkması elimizde olmayabilir. İlk ortaya çıktığında katlanmak gerekebilir, fedakârlık gerektirebilir, fakat devam edip etmemesi kendi elimizdedir.

Sen sensin diye; o da o olduğundan bu durumdasınız. Bu iki karakterin bir araya gelmesinden bu durum ortaya çıkmıştır. Doğru yolu arayanlar için aşılabilir. Ama en azından biriniz doğrunun peşinde olmasanız iş çıkmaza girer.

Elden gelen yapılmalı. Herşey denenmeli. Ama karşıdakini değiştirme gücüne sahip değilsiniz. O ancak kendi isterse değişebilir. Sizde ancak kendinizi değiştirebilirsiniz.

İşin nihayetinde eziyet devam ediyorsa karşı karşıya olduğunuz seçim şudur: Ya kalıp katlanacaksınız, geçinceye kadar, hiç geçmeme riskini göze alarak; ya da o durumu veya kişiyi terk edeceksiniz.

Kurtulmak kendi elimizde fakat bir bedeli var: Keder. Bir merhemi var: Sabır.

Dilerim terk etmenize gerek kalmaz. Beraber doğruları arayarak, düzelerek eziyeti ortadan kaldırırsınız.


B.T.

13 Eylül 2011 Salı

Socio-Psyche

Zijn een goed mens zijn en goede relaties met anderen hebben niet het belangrijkste in het leven?

"Hoe wordt ik een goed mens?". "Hoe kan ik het beste een relatie onderhouden?". "Wat is goed zijn?". "Begrijp ik de ander wel goed genoeg?".

Zijn dit niet de belangrijkste vragen in het leven? Het materiële komt toch pas na het morele? Waarom is het dan dat er helemaal geen lessen psychologie en sociologie worden gegeven op scholen? Scholen zijn toch de instituten waar we onze kinderen opvoeden naast het instituut van de familie? Hoe kan het zijn dat het basis-, middelbaar- en voortgezet onderwijs allemaal onze kinderen hierin niet opleiden? In het beroeps- en wetenschappelijk onderwijs zijn dit hoogstens opleidingen waar men specifiek voor moet kiezen met de bedoeling daar later zijn of haar brood mee te verdienen.

Ons onderwijsstelsel is zo opgezet dat het bedoeld is om de opgedane kennis te gebruiken om er met name geld mee te verdienen. Dus opgezet voor het materiële in de eerste plaats. Maar ik ben er van overtuigd dat als we dit zouden omdraaien en we opgevoed en onderwezen zouden worden met kennis over de psyche, het sociale en het morele, dat we dan veel gelukkiger zouden zijn, ongeacht ons inkomen.

Het ongeluk op de wereld wordt mijns inziens mede veroorzaakt door de basis van het onderwijssysteem.

B.T.

8 Eylül 2011 Perşembe

Yalnızlık

İnsan bu kadar aile, akraba, evlat, arkadaş ve dost arasında kendisini yalnız hissedebilir mi? Bu kadar güzel insan arasında? Bu kadar sevgi, saygı, samimiyet, vefa ve fedakârlık arasında?

İnsan bu güzel dünyada, Allah'ın yarattığı bütün şeylerin arasında, hiç kimsenin olmadığı zaman bile, O onu hiç bir zaman yalnız bırakmadığı halde, kendisini yalnız hissedebilir mi?

İnsanların olmadığı zaman, fakat kitapların, defterlerin, hayvanların, bitkilerin, doğanın, müziğin, güneşin, ayın, yıldızların, dağların, göllerin, denizlerin, kuşların, yağmurların olduğu halde insan kendisini yalnız hissedebilir mi ki?

Hayallerin olduğu halde yalnız hissedebilir mi?

Ediyor işte...



B.T.

5 Eylül 2011 Pazartesi

Ah duygular

Mantık alt etmiş sizin yanınızda.
Siz olmasanız o ne yapar? Ne yapabilir ki tek başına?
O sizi bastırıyor bazen, ama çoğu zaman siz onu.

Ah duygular.

Bizi bizden alan, elimizde olmayan, parmağında oynatan.
Dağ gibi ayakta tutan bizi, kum gibi bir o yana bir bu yana savuran.

Ah duygular.

Doğru davranan için içimize vesvese düşüren.
Yanlış yapana sevgi besleten.
Kötüyü iyi gösteren, iyiyi kötü.

Ah duygular.

Empati yapabilmemizi sağlayan.
Müzik dinlediğimizde saklandığı yerden çıkan.
Baş edemediğimizde bulamıyacağımız bir yere gizlenen.

Ah duygular.

Bizi kör edip sevdiğimize bağlayan.
Gözyaşı döktüren. Kışkırtıp şiddete zorlayan.
Sayenizde kendimizi en büyük hissederiz, sayenizde en küçük.

Ah duygular.

Evlatlarımıza kayıtsız şartsız bağlayan. İnsan sevdiren.
Bize düşman kazandıran. Başımızı belaya sokan. Akıl erdirtmeyen.

Ah Duygular.

Siz hep önden gidersiniz, biz de hep mantıkla arkanızdan koştururuz.
Keşke mantıkla elele gitseniz; nice güzellikler, doğrular doğururdunuz.
Sağlam kararlar alan güçlü bir kişilik koyardınız ortaya.
Aslında siz bizim bir parçamız değilmisiniz?
Bizi biz yapan siz değilmisiniz?

Ah duygusuz duygular.

Kâh mutlu edersiniz kâh mutsuz.
Sizi anlamak çok güç...


B.T.

2 Eylül 2011 Cuma

Waas

Wazig zie ik door mijn met tranen gevulde ogen de mensheid tegemoet. Mijn tranen stromen over en vormen hoop voor de toekomst. Zouden de stromende wateren op aarde ooit zijn gevloeid uit soortgelijke ogen? Zou het verdriet der tijden zo groot zijn geweest? Misschien is het bestaan zonder tranen niet eens mogelijk.

Waar komen we eigenlijk vandaan? Hoe zijn we hier gekomen? Wat hebben we allemaal wel niet gedaan om hier te komen? Hoeveel water heeft daarbij gevloeid? Waar gaan we heen? Waar willen we uiteindelijk uitkomen? Wat hebben we daarvoor over? Hoeveel tranen nog?

Als de mensheid een reiziger is die een einddoel voor ogen heeft, dan ben ik maar een tussenstation en heb ik tranen voor mijn ogen op dit pad van haar keuze die zij bewandelt en zie ik haar wazig tegemoet.



B.T.