2 Kasım 2011 Çarşamba

Aynı şeyleri yapmak, eşit olmak?

Katılırmısınız?

Günümüzdeki* eşlerin ilişkileri sanki hep eşit olmaya çalışmaktan, aynı şeyleri yapmaktan ibaret.

Genelde erkek ve bayan ikisi de gelir sağlamak için bir şekilde eğitim almaya çalışırlar. Böylece bulundukları sosyal ve ekonomik sistemde bağımsız olmak isterler. Bu konuda aynı şeylere ulaşmak için aynı şeyleri yaparlar ve sonuçta eşit olurlar veya olmak isterler; iki çalışabilen, gelir sağlayabilen ve tüketebilen birey. Bayan erkek kendini hayata bu şekilde hazırladığı için, eğitime senelerini verdikleri için, sonunda illa ikisi de çalışmak ister. Yoksa bunca sene eğitim niyeydi? Dolayısıyla geriye kalan, ev ve çocuk bakımı gibi, sorumluluklar eşit paylaşılır. Evin bakımı, temizliği ve diğer ihtiyaçların tamamlanması, adaleti sağlamak için, hem bayan hem de erkek tarafından yapılır. Burada da adalet bakımından yine bir eşitlik söz konusudur. Karakter ve duygulara gelince. Artık bu eşitlik öyle boyutlar alır ki bir bayan erkeğe has özelliklere ve bir erkek de bayana has özelliklere hak sahibi olduğunu düşünür. Hatta bu "adalet" anlayışı duygulara kadar iner. Eşimin bunları hissetme hakkı varsa benim de var gibi düşüncelere kapılırız. Ya da tam tersi; eşim de bu konuda böyle hissetmeli diye bunu ona empoze ederiz. Nihayetinde artık bir erkekte bayansı bir bayanda da erkeksi karakter özellikleri ve hissiyatı görmek mümkün**.

Ama bir düşünün. Bayan ve erkek aynı değiller ki! Bunlar özünde değişik varlıklar. Değişik özelliklere, fıtrata sahipler. O anlamda eşit değiliz, olamayız da. Kaldı ki bunun yanı sıra değişik karakterlerden dolayı oluşan farklılıklar da var. Dolayısıyla aynı şeyleri yapma isteği, eşit olma isteği anlamsız. Hatta mantıksız.

Eşit değiliz ama eşit derecede haklarımız ve sorumluluklarımız var. Dikkat edin bunlar aynı hak ver sorumluluklar değil. Bir erkeğin üzerine düşen sorumluluklar ve haklar var, bir bayanın da üzerine düşen sorumluluklar ve haklar var. Bunlar genelde aynı değil. Bu da iki değişik varlık için gayet doğaldır zaten. Eşlerin kendilerine has iyi yapabildikleri şeyler vardır. Bunları kendileri zamanında ve yerinde kullanmalılar. Her işi iki kişiyle yapmak yerine, bütün yapılacak işleri adaletli ve mantıklı bir şekilde paylaşmak lazım.

Dünyaya bir bütün olarak bakalım ve objektif bakmaya çalışalım. Genelde (şartlar müsade ettikçe) bütün yaratıklarda eşlerin birisi evin ve çocukların*** sorumluluğunu diğeri de o evi ve fertlerini geçindirme sorumluluğunu üstlenmiyor mu? Eşlerden her biri kendine has birşeyler vermiyor mu çocuklara? Her ikisine de ayrı ayrı ihtiyaç olmuyor mu? Herkes fıtraten yatkın olduğu işi yapmalı. Mesela bir bayan daha çok ilişkideki duyguyu erkek de daha çok mantığı tamamlayabilir. Mesela erkek aşırı güç isteyen bir işi üzerine alır bayan da incelik isteyen bir işi. Mesela erkek teknik gerektiren bir işi yapar bayan da düzenleme gerektiren bir işi. Neden ben bunu yapıyorsam sen de yapmalısın veya ben yapamıyorsam sen de yapamazsına sokuyoruz ilişkimizi? Bu hiç de doğal değil ve ilişkimize zarar getirir. Bu geçimimizi zorlaştırır ve bizi mutsuzluğa sürükler.

Bundan dolayıdır ki ben şöyle düşünüyorum: bayan ve erkek, ilişki anlamında, kendi başlarına eksiktirler. Öyle yaratılmışlar ki beraber olduklarında tam oluyorlar. Biri diğerinin eksiğini tamamlıyor. Birinin yapamadığını diğeri yapıyor. Birinin veremediğini diğeri veriyor. Bayan ve erkek birbirini tamamlar, tamamlamalı da****. Hayat paylaşılmalı ve herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli. Hep aynı şeyleri yapmamalılar, yapmayı da istememeliler. Yapılanlarda eşitlik değil, çabada eşitlik aranmalı. Asıl adalet burada.

Katılırmısınız?

B.T.

P.S.
Eğitim almak herzaman iyidir fakat bu illa çalışıp gelir sağlamak için olmamalı. Eğitim insan olarak gelişmek için alınmalı. Edinilen birikim aynı zamanda gelir sağlamak için kullanılabilir fakat bu şart olmamalı. Hayatın her alanında birikimli insana ihtiyaç var, sadece gelir sağlanan iş alanında değil.

*Günümüzdeki gelişmiş ülkelerde
**Bunları yazarken tabi ilişkilerde sonradan (bilinçli, bilinç altında veya istememelerine rağmen) edinilen özelliklerden bahsediyorum. Yoksa eşlerde eş olmadan öncesine kadar oluşan karakter ve duygulardan değil.
***Hayvanlar alemi için ev ve çocuk yerine yuva ve yavru düşünülmeli
****Bundan dolayı eşcinsel ilişkiler sağlıklı ilişkiler değil. Özellikle işin içinde çocuklar da varsa.

5 yorum:

S.S. dedi ki...

Ik geloof dat ik het deels met je eens ben. Het is niet te ontkennen dat we tegenwoordig met z'n allen een identiteitscrisis hebben. En dat heeft zijn neerslag op al onze relaties, niet alleen de huwelijken. De 'ouderwetse' rolpatronen bieden geen soelaas, de huidige moderne opvattingen betreffende gelijkheid evenmin. Dit wordt veroorzaakt doordat we niet weten wie we zijn en wat we willen in het leven. En wat onze verwachtingen van elkaar zijn.

Een groot gedeelte van je betoog is herkenbaar, maar naar mijn mening ontstaan er toch vragen naar je standpunt over gelijkheid tussen man en vrouw en dat een ieder moet doen waar hij als man/vrouw goed in is. Maar wat zijn dan typisch mannendingen, die een man de man maken en wat maken zaken vrouwenzaken? Zijn de dingen waar we het over hebben wel genderafhankelijk?

Wellicht zou duidelijkheid over wat onze rollen dan precies zouden moeten zijn binnen een huwelijk/relaties het leven makkelijker en aangenamer maken. Het is dan de vraag in hoeverre een dergelijke afbakening mogelijk is.

De oplossing ligt hem in principe in het kennen en ontdekken van je eigen ik, alvorens je de ander geluk kunt bieden. Laten we eerst onze identiteitscrisis oplossen, de rest komt vanzelf.

Adsız dedi ki...

Gerek Bulent, gerekse S.S. dogru seyler yazmislar. Kitabin ismini unuttum ama Hollanda'li yazar bir ciftin kitaplarini tanitirlarken kullandiklari bir cumle vardi. "Moderne mannen zijn meer mislukte vrouwen te noemen." (Serbest bir sekilde cevirecek olursam "Modern erkek icin yarim-yamalak kadin denebilir.") Bunu bir Hollandali'nin dusunuyor ve ifade ediyor olmasi özellikle ilginc. Yazarlar aslinda kadinin ihtiyac duydugu erkegin guclu (fiziksel ve maddi anlamda), yani kendisini koruyabilecek ve gecimini saglayabilecek, sorumluluk sahibi erkek oldugunu ifade ediyorlardi.

Kitapta bundan bahsediyorlar mi bilemem ama bu ifadelerden sonra benim aklima kadinin erkege neden artik saygi duymadigi, neden cogu zaman kendinden daha degersiz veya eksik gordugu, erkekteki guzellik anlayisinin neden giderek kadinsilastigi gibi soru ve dusunceler gelmisti. Ayrica homoseksuel iliskilerin gittikce artmasinin bu cercevede degerlendirilebilecegini dusunuyorum. Eger modern erkek eksik bir kadin olarak degerlendirilebilirse, kadinlarin da yarim yamalak, sahte olan yerine orijinal olani, yani kendi cinslerini tercih etmeleri, kendileri tercih edilmedigi icin de yarim yamalak kadin olan modern erkeklerin de birbirlerini tercih etmeye baslamalari da normal. Dolayisiyla homoseksuel iliskilerin sayisinda modern ulkelerde patlama olmasinin bir sebebinin de bu oldugunu dusunuyorum.

S.S.'nin temeldeki sorunun bir kimlik bunalimi oldugu sorununa tamamen katiliyorum. Cunku kisilik ve kimligimiz, karsimazdakinden beklentilerimizin ve onemsediklerimizin ne olacagi noktasinda tamamen belirleyicidir. Ornegin musluman bir ciftte eslerden birinin ya da her ikisinin de namaz kilmamasi esler arasinda bir problem haline gelmiyorsa, bunun yerine evdeki sorumluluklarin paylasimi bir bosanma sebebi haline gelebiliyorsa, bu musluman ciftin muslumanlik kimligini, sahsiyetini oturtamadiklari anlamina gelir. Elbetteki evde yardimlasmak da musluman sahsiyetin geregidir. Zaten bu sahsiyetin, kimligin oturmamasi sorunun kaynagidir.

Simdi yine getirip Islam'a bagladi diyeceksiniz ama iste hayatin her alanina "mudahale" eden bir dinin mensubu olunca boyle oluyor.

S.S. dedi ki...

Ik wil toch nog reageren.

Als we mannen zouden definiëren als mislukte vrouwen, dan zou je deze beredenering moeten dortrekken en gaan concluderen wat vrouwen in dat geval zijn. Hebben we hier dan te maken met mislukte mannen?

Zolang we geen antwoord hebben op de vraag wat typisch mannelijk is of wat precies typisch vrouwelijk is, zitten we opgescheept met dit soort kromme vergelijkingen. Iedereen lijkt het erover eens te zijn dat man en vrouw niet gelijk zijn aan elkaar, maar gelijkwaardig. Ik denk dat dat een deel van het probleem is. Als we de geschiedenis bekijken en ook heden ten dage, is de vrouw dan ook echt waardig behandeld? Het is geen feminisme wat ik bepleit en ik wil zeker niet verkeerd begrepen worden, maar laten we eerlijk zijn. Geweld jegens vrouwen is de realiteit van alledag en is al eeuwen een maatschappelijk probleem. Het zou niet meer dan logisch zijn als vrouwen en masse voor het eigen geslacht zouden kiezen als levenspartner (een statement die met een korreltje/kilopak zout genomen dient te worden)! Patriarchale systemen hebben nu eenmaal voor scheve verhoudingen gezorgd, vrouwen hebben tegenwoordig de mogelijkheid om te zeggen dat ze het niet meer trekken. Hiermee wil ik ook niet bepleiten dat vrouwen alleen maar engelen zijn en mannen duivels. Maar de balans is zoek.

Laten we wel wezen, er hebben zich de nodige ontwikkelingen voorgedaan en wellicht niet altijd ten goede van de menselijke relaties.

Ik zou zeggen, laten we de balans in ons leven weer terug vinden en meer richting de gelijkwaardigheid tussen de seksen gaan. Heel wat problemen zullen als sneeuw voor de zon verdwijnen als we de middenweg zoeken en elkaar daar treffen.

Denk ik dan...

Adsız dedi ki...

1/2

Erkegin giderek kadinsilastigi ve kadinin giderek erkeksilestigi dusuncesi elbetteki neyin kadinsi, neyin erkeksi oldugu sorusuyla direk baglantilidir. Bu soruya cevap vermek de zor, cunku neyin erkeksi oldugu ve neyin kadinsi oldugu dusuncemizi yasadigimiz toplum(lar), o toplumun/larin gelenek ve tarihleri yani sahip olduklari kulturun uzerimizdeki etkisinden bagimsiz gormek imkansizdir.

Soz gelimi Turkiye'de (ve dunyada) futbol yillarca bir erkek sporu olarak goruluyor, evlerde mac mi izleyecez, dizi mi tartismalari olurdu. Ama son yillarda futbolle ilgilenen kadin sayisi da gittikce artti, tipki (pembe) dizi izleyen erkek sayisinin artmasi gibi. Bu durumda kadin futbolla ilgileniyor diye erkeksilesti mi demek gerekiyor? Basit bir ornek ama erkeksi veya kadinsi olarak gorecegimiz bir cok seye uygulayabiliriz bunu.

Ancak su kesindir ki, ataerkil toplumlarda erkegin kadina bakisi yaptiklari sakat oldugu gibi, modern toplumlarda da gerek erkegin kadina bakisacisi, gerekse kadinin erkege bakisacisi sakattir. Bu sakatlik kadinlarin, erkegin feodal donemlerde kadina yaptigi eziyetin izlerini zihinlerinde bir tehlike olarak barindirmalari ve surekli tekrar ayni duruma donmeye karsi kendilerini korumalari gerektigi bilincalti dusuncesine dayandigi gibi, modern toplumda kadin ve erkegin sadece cinsel bir obje olarak gorulmesine de dayanir. Bence kadina ve erkege, yani insana bakisacimiz Islamilesirse sorunlar da cozulur.

7-8 yil once yazdigim bir yazinin basligi "Komutan Ayse'den, Mutfaktaki Ayse Teyzeye" seklindeydi. Muslumanlik tarihinin ilk doneminde bir kadinin devesinin uzerinden savas yonetmesi, yani komutan olmasi, onde gelen sahabelerin bir kisminin ona uymasi hic de tuhaf birsey degildi. Ancak bir zaman sonra din adamlarinin saptirmalariyla kadin sozune hicbir sekilde dikkat edilmemesi gereken ve yeri evi/mutfagi olan bir varliga donusturuldu "musluman" toplumlarda. Kadinin bu haketmedigi muameleden cikarilmasi sadece hakkaniyet acisindan degil, ayni zamanda muslumanlarin geri kalmisliklari acisindan da cok muhimdir. Cunku geri birakilmis kadinlarin yetistirecegi toplumlar da geri kalir.

Benim acimdan mesele su ki; erkek olsun, kadin olsun biz insanlar baskalariyla olan iliskilerimizde baskasini bazi kaliplara sokmaya meyilliyiz. Bu kaliplar genelde kendi dogrularimizdan olusur. Karsimizdakine tanidigimiz hareket alani buna bagli olarak kisitli olur. Bunu asmak mumkun mu? Yani herkesin yapmak istediginde serbest oldugu bir iliski mumkun mu? Serbestlik ve ilisiklik, yani bagimsizlik ile baglilik birbirine ziddir. Bir iliski varsa beklenti ve etkile(n)meler kacinilmazdir ve hatta bana gore sagliklidir. Ancak bu bir sekilde bazi surtusmelere neden oluyor gunumuzde. Cozum nedir oyleyse?

Bana gore cozum, gerek S.S.'nin gerekse benim bir onceki yorumumda bahsettigim gibi insanin kendisini iyi tanimasi, bir kimlik/sahsiyet olusturmasi ve iliskilerini bu cercevede kurmasidir. Kimlik ve sahsiyette insanin hayatini kendilerine gore kurdugu ilkeler mevcuttur. Bu ilkelere zid seyler yapmasi kendisinden beklenemez, o da bu ilkelere zid seyler baskalarindan beklememelidir. Ilkeler disinda kalan ve gundelik hayatta, ozellikle kadin erkek iliskilerinde surtusmelere neden olan konularda ise anlayis, yardimlasma ve biraz karsilikli hareket alani taninmasi cozum olabilir.

Adsız dedi ki...

2/2

Bunun disinda, kari-koca iliskilerine mahsus olan ve musluman olmam itibariyle onemli olan bir nokta daha vardir ki o da Kuranin kari koca iliskileriyle ilgili soyledikleridir:

Allah'ın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde 'sorumlu gözeticidir.' Saliha kadınlar, gönülden (Allah’a), itaat edenler, Allah nasıl koruduysa görünmeyeni koruyanlardır. Nüşuzundan korktuğunuz kadınlara (önce) öğüt verin, (sonra onları) yataklarda yalnız bırakın, (bu da yetmezse hafifçe) vurun/uzaklaştırın. Size itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir, büyüktür.(4/34)

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Kadınların (kocaları üzerindeki) hakları, (kocaların) onların üzerindeki haklarına eşittir. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz’dir. Hakim’dir. (2/228)

Allah'ın kendisiyle kiminizi kiminize göre üstün kıldığı şeyi (malı) temenni etmeyin. Erkeklere kazandıklarından pay (olduğu gibi), kadınlara da kazandıklarından pay vardır. Allah'tan onun fazlını (ihsanını) isteyin. Gerçekten, Allah her şeyi bilendir.(4/32)

Erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak kim salih bir amelde bulunursa, onlar cennete girecek ve onlar, bir 'çekirdeğin sırtındaki tomurcuk kadar' bile haksızlığa uğramayacaklardır.(4/124)

Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.(9/71)


Benim bu ayetlerden anladiklarim -yanlis anliyor da olabilirim, dogrusunu Allah bilir- soyle:

1- Erkek ailenin geciminden sorumludur.
2- Kadin ve erkegin birbirleri uzerindeki haklari esittir.
3- Erkek gecimden sorumlu kilindigi ve kadinin boyle bir sorumlulugu olmadigindan, buna karsilik erkek iliskide bir derece ustun kilinmis ve kadin uzerinde sorumlu gozeteci olmustur. Burasi tartismali olabilir ama bu bana gore ailede son sozu soyleme hakkinin, adaleti korumak ve kadinin haklarina tecavuz etmemek sartiyla, erkekte oldugu anlamina gelir.
4- Gecimden sorumlu kilinan erkek olsa da bu kadinin calisip para kazanmasinin yasak oldugu anlamina gelmez. Aksine buna hakki vardir ve kazandigini ailenin gecimine harcamak zorunda da degildir.
5- Dunyevi ve dini butun konularda kadin ve erkegin haklari ve sorumluluklari esittir.

Bu cercevede bana gore, belki sasirtabilir ama dini olarak kadinsi ve erkeksi diye bir ugrasidan bahsetmek, yartilis ve fiziksel ozellikler disinda, daha cok kulturel bir meseledir. Bunu dinle baglantilamak, yaratilisla ilgili olani disinda, dinin kendisine aykiridir. Sadece erkek kadina kendisinin yaptigi seyleri yapmak zorundaymis gibi bakmamali ve kadinda ayni sekilde. Bu noktada karsilikli hareket alani taninmasi muhimdir.

Bu konuda benim dusunduklerim ve soyleyebileceklerim asagi yukari bu kadar.

Yine bu konuyla ilgili uzun bir yazi yazdim ama gecmise donup baktigimda en cok bu konuda, ozellikle bayanlar tarafindan, yanlis anlasildigimi soylemek isterim. Yazdigim ve soyledigim hem kadinla hem de erkekle ilgili negatifliklerde genelde ayni seyleri erkek icin de dusundugum gercegi bir kenara birakilarak, sadece kadina negatiflikler yakistirdigim seklinde anlasildi ve yansitildi ne yazik ki. Oysa ki kadinin mutfaktan cikartilip deve uzerindeki komutanligi hakedecek yerine tekrar konulmasi gerektigini kendimi bildim bileli savunan biriyim. Ne yaparsin, neticede kendimizi anlatabildigimiz kadar, karsimizdakinin bizi anladigi kadariz. Ha dogru anlasilsam dunyami kurtulur? Dunya kurtulmasada kendi dunyamiz kurtulur. :-)

Vesselam...