11 Mayıs 2014 Pazar

Oba

Bazı şehirlerde öyle yerler vardır. Herşeyin güzel, huzurlu ve yeterli bir şekilde bir arada olan. Nasip olursa böyle yerleri keşfederiz ve gönlümüzün bir köşesinde yer veririz onlara. Tatlı bir yer.

İnsanlar masum bir şekilde bir araya gelirler böyle yerlerde. Tarafsız bir bölge gibi. Her yaştan ve renkten insan bulabilirsiniz orada. Her türlü kültür. Oturup seyretmek huzur verir. Görmek birşeyler kazandırır insana.

Öyle yerlerde herşey bulabilirsiniz insanın askari ihtiyaçlarını karşılayacak: İnsan, ortam, ses, sessizlik, görüntü, manzara, ışık, oturabilecek yerler, sohbet, yemek, içecek, çatı, lavabo, temiz hava ve şansınız varsa kitap, müzik, müze gibi şeyler. Herşey bir araya toplanmıştır veya denk gelmiştir.

Bugün yine öyle bir yere vakit ayırdım. Amsterdam merkezinde OBA ve çevresi. Günlerden pazar. Anneler günü. Önce kütüphanede biraz dolaştım. Sessizlik alanında oturup Doğu ve Batı Arasında İslam kitabından okudum. Sonra biraz daha dolaşırken birinci kattan zemin katı gören bir yere yaslandım. Aşağıda insanlar piyanonun etrafında toplanmış, birkaç gencin sırayla güzel çalışını dinliyor. Sağımda solumda insanlar okuyor. Kimileri beraber çalışıyor. Bazı köşelerde muhabbet. Üst katta güzel manzarası olan La Place. Sol aşağı köşede Vapiano'nun bir kısmı görünüyor. Alt kat çocukların okuma ve algılama dünyasına ayrılmış. Yedi kat ilim, bilim, kültür ve sanat dolusu bir bina. Bu ülkede o kadar olumsuzluk arasında yine de hizmet sunulan güzel bir ortam. Etrafta istasyon, dükkânlar, müzeler ve su manzarası.

Dışarıda şu an yağmur yağmıyor. Şimdi bir yürüyüş ve temiz hava zamanı, yan tarafta bulunan konservatuvarda biraz klasik müzik sonra yine buradayım. Menüde Vapiano, arapça ve Aliya İzzetbegoviç var...

B.T.

p.s. "oba" kelimesine sözlükten bir bakın; değişik ilginç anlamları var...

The Roadtrip (2014 - GB - part 2)

One big island.
Three bold men and a Harry.
A trip through Edinborough, London and Wales.
A night with Yanni and his nightingale.

"Do you speak English?" ... (3 minutes later) ... "Do you speak English?"
"Bari domatesleri koysaydık..."
"Ben aslında yiyebilirim abicim, demin vejetaryan yedim ya..."
"Günaydın abicim, siz yemek yediniz mi?"
"Özlem her ilişkide lazım..."
"The NORTH..." and "The SOUTH..."

cast: the Wall, Tolstoy, Ortak and me

since May on your smartphone...

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Alışkanlık

Alışkanlık. Bu olgunun oluşması senelerinizi alabilir. Fakat türe göre bu birkaç ay, hafta veya gün de olabilir. Alışkanlıkların kötüsü de vardır iyisi de. Aslında hayatta bütün mesele de budur. Neleri alışkanlık haline getiriyoruz veya gelmesine izin veriyoruz? Hangi alışkanlıklarımızdan vaz geçiyoruz veya değiştirmeye çalışıyoruz?

Bir şeye alışmak kolay değildir fakat alıştığımız şey artık kolaydır. Alışkanlıklar uzun ömürlüdür ve böyle güçlü bir olguyu değiştirmek, ondan vaz geçmek de zordur.

Nefs bu karar ve çabalarımızda yanı başımızdadır. Kendisine tatlı geleni alışkanlık haline getirmemizi ister. Sonrası da bize kalmıştır. Neyi seçiyoruz? Ne yapıyoruz? Nelerin alışkanlık haline gelmesini istiyoruz?

Birkaç gün birşey yapmamak bile artık günlerimizin boş geçmesini alışkanlık haline getirebilir. İş işten geçtikten sonra belki ne kayıplar verdiğimizin farkına varırız. Namaz kılmak alışkanlık haline getirilebilir ve zor iken kolaylaşmış olur. Aynısı tersi için de geçerlidir; kılmamak da alışkanlık halidir ve "kolaydır".

Fazla yemek yemek, geç yatmak, çok konuşmak, yardım etmemek, israf etmek, Kuran'dan uzaklaşmak, bunların hepsi alışkanlık haline gelebilir. Aynısı tersi için de geçerlidir. Nelerin alışkanlık haline gelmesini, kolaylaşmasını isteriz ve bunun için gereken çabayı ortaya koyarız? Asıl mesele budur. Diğer engel görünen etkenler sonra gelir ya da bahanedirler.

Genelde doğru şeyleri alışkanlık edinebilmenin bir bedeli vardır. Vakit, enerji, nefsi terbiye etmek gibi. Kötü şeyleri genelde daha kolay alışkanlık haline getirebiliriz, fakat onların da sonucunun bir bedeli vardır...

B.T.